Kelime Koşusu

Çarşamba, Mayıs 25

ben, ben, ben

evet bencilim :P bu aralar dünyam kendimden ibaret kusura bakmayın. merkez benim evet. ve her şey benim için dönüyor, evet.
dün yazdıklarımdan sonra bir eskilere dalayım dedim yine. neler yazardım ben, nasıl bir adamdım diye sordum kelime koşuma. aldığım cevapsa tertemiz yaptı beni yine. huzur filizlendi yine içimde çok şükür. hatırladım. kim olduğumu, niye olduğumu ve gözümü böylesine körlüğe, kirliliğe boyayanları gördüm. ve mutluluk gördüm. sevildiğimi en çok hissettiğim zamanlardan birinde olduğumu gördüm. ki bu sevgileri en çok zorlandıkları, sınandıkları bu dönemlerde böylesine yoğun hissedebilmenin değerini gördüm. bana güvenenleri gördüm, halime şükretmeyi gördüm. tevazuyu gördüm tabii bir de, şımarıklığımla, değer bilmezliğimle, mızıkçılığımla ve mızmızcılığımla aynı anda.
iyi ki lere döndüm yine. ama yüzüm biraz kızarık tabii. böylesine geç keşfettiğim, böylesine geç hayata geçirdiğim için.
hayıflanacak, dert yanacak öyle çok şey var ki etrafımda. ve üstüme anında yapışacak öyle çok suç. tam da şimdi gördüm, kendimi ağırlaştırmanın anlamsızlığını. tam da şimdi gördüm, kendime yaptığım her kötülüğün anında nasıl çevreme yansıdığını.
gerçekler, ne haylaz, ne yerinde durmazsınız!

Salı, Mayıs 24

deneme deneme 1-2

merak ettim de hala yazabiliyor muyum diye? hatta bugün sözlü olarak da olsa birkaç kelimeyi arka arkaya dizip duygu düşünce falan ifade edebiliyor muyum diye baktım. pek umut yoktu doğrusu.
tek bildiğim şu bu aralar: içimde kocaman, sımsıkı, kapkara bir top var. yuttum ben onu. bir seferde değil tabii, yavaş yavaş küçük lokmalar halinde. ama lego parçaları gibi ya da aralarında manyetik bir çekim varmış gibi, içimde ayrışmayı reddeder şekilde duruyorlar.
bir bildiğim daha varmış hatırladım: utanç, ki o yumuşak ama yapış yapış bir halde kaplamış durumda içimi.
anlayacağın pek bir kirliyim bu aralar. ve bu kir-pas yığını artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağına inancımı pekiştiriyor. anladım ki hayatım baştan sona değişmek zorunda artık. çünkü maçın uzatmalarını oynadığım şu dakikalarda başlangıç düdüğü çalınmadan önce yaşanmış çoğu şey midemi bulandırıyor. öyle çok şey değişti ki artık, öyle çok kirlendi ki saflık.
içimde birikiyor kocaman değişimler. pratiğe geçireceğim zamanları bekliyorum büyük bir heyecanla. çünkü içimde büyüdükleri sürece başka şeylere odaklanmak zor oluyor. bütün kalmak zor oluyor. temizlenmek istiyorum artık, bir güzel keselemek ruhumu, o kalın kir tabakalarını ciflemek istiyorum. hiç bu kadar kirli kalmamıştım çünkü. en kirli zamanlarımda bile bu kadar gizli, kapaklı ve karanlık değildi içimdeki öfkeler. ya da her öfke nöbeti o an için en karanlığı gibi görünüyor gözüme. bilmek için çok erken ve öğrenmek için çok geç artık.
"artık" sanırım 2005 in kelimesi buydu.

2003 "keşke", 2004 "iyi ki", 2005 "artık"

2006 yı bekliyorum sabırla. şu kocaman değişimler kesinleşsin "artık"! birbiriyle alakasız onlarca hikayenin ilk kelimesini yazmaya hazırlıyorum kendimi. e zor tabii her birine en uygununu bulmaya çalışmak. tek hedef olsa çözüm de tek olacak.
ha bir de, "uzak" istiyorum biraz. haddim olmasa da "huzur" diyebilirim bir de. ve "beyaz sayfalar" tabii. her şey bu kadar siyahken ne kadar olası tartışılır gerçi.

eh, yazabiliyormuşuz demek ki az biraz. iyi geldi iyi. az buçuk temiz hava girdi zihnime.

Cumartesi, Mayıs 14

öyle

Öyle vasıfsız, öyle patavatsız ki her şey
Ve yabancı dibine kadar
Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik derken
En başa dönüyoruz belki de
Kazandığımız ne varsa kaybettiğimiz yere
İlk ana hatta hiç olmamışa
Ve dönüp geriye baktığımızı sanarken
İleride buluyoruz gözlerimizi
Dalmış gitmiş ufuğa
Sanki tanıdık, bildik bi yerlerde
Elini kolunu sallarcasına
Kaygısızca, sorumsuzca
Geziniyor gibi bu kayıp benlik
“Daha dün buradaydın” diye
Boşa hatırlatmaya çalışıyoruz
O çoktan koparmış bağlarını
Dalgalanıyor sakin mavilikte
Özgür hiç olmadığı kadar
Uzakta

Yok ama öyle var ki...