Kelime Koşusu

Çarşamba, Şubat 23

komik!

geçip gitsin diye, hele şükür bitsin diye dualar edip durdum bu günleri düşünürek, yıllarca. boğuculuğundan, belirleyiciliğinden, kısıtlayıcılığından, zamanımı gaspetmesinden ve kıskanç bir sevgili gibi kendinden başkasına zırnık koklatmamasında..
tamam ya! itiraf ediyorum artık. anladım değerini. o odada, onlarca insanın kafalarını önlerine eğmiş zihinlerini kağıtlara boşaltmasına şahit olunca anladım. o birliktelik, o uyum, o kader birliği pek fazla benzerine rastlanacak bir şey değil.
dile kolay, sekiz yıl! hayatının belirlendiğini, adının/bakışlarının/yüzünün anlamlandığı o çocuk, o ham yılları geçirdiğin dört duvar. tiksintiyle, çoşkunun koridorlarında biribirini kovaladığı, hep ilklerle anacağın o buğulu şehir manzarası..
bir ay tatilde özledim be onca adamı. hayatın koşturmaktan, kısa zamanda çok işler başarmaktan, kağıt-kalemi elin-kolun saymaktan ibaret olan bir tatil olması da etkiliydi tabii bunda. ama üzüldüm onları okulun bu en "baba" hatırasının kenarına köşesine yapıştırırken. tozlu anlarda silik yüzler olarak hatırlanmaya mahkum onlarca insan. baskılarından, bakışlarından, yargılarından, ben sandıkları sıfatlardan kurtulmak için nasıl can attım oysa. nasıl içim bayıldı/acıdı/kanadı bilinçsizce çektirdikleri azapla.
1 mart ta, bu olağanüstü hal alarmının kalkacağı o uzak günde, istiklal de sabahlayacaklarmış. e haziran ın 20 sinde de tünelden meydana çırılçıplak koşarız artık, duyarsanız şaşırmayın.
şaka maka, bunca yıldır anlamını hissetmeden söylerdim hep: şu okuldan bir mezun olayım, kırk götüm inmez aşağı! bugün bir kere daha anladım eve geldiğimde annemlerin merakla parlayan gözlerini görünce. her ne kadar kendimi hep bir şeylere/yerlere göre yetersiz görmeyi alışkanlık haline getirdiysem de, hakikaten yapmışız bir şeyler be. boşa gitmemiş bunca sene. her anını bana kattıklarını o yirmişer sayfalık sınavlara dökerken daha iyi anlıyor insan. doğru dürüst hazırlanmaya vakit bulamadan aralarda atıştırdıkları yetiyor ortaya elle tutulur bir şeyler koymaya. olmuş bir şeyler, oturmuş. gerçi beynim kullanılmayan bilgiyi "boş iş" deyip silmeye iyi şartlanmış ama silemediği birçok ayrıntı kalmış kıyıda köşede. en önemlileri olmasa da, işe yarar oldukları kesin.
hep hastalık hallerinde bu hüzünlü huzura yakalanıyorum işte. ve televizyonda gördüğüm bir iki kare, hayatımın karanlık anlarını bilincime çıkardığı için. ya da uykumda bile çözmeye devam ettiğim sorular sulanmış beynimi kulağımdan akıttığı için.

her neyse. özlemişim kendime zaman ayırmayı, zihnimi havalandırmayı. iyi geldi, evet..

ps. test edip onayladım: bu güruh ya haziran da gerçekten patlayacak ya da şoka girip yerinden kıpırdayamaz hale gelecek. olağan karşılamak mümkün olmayacak, evet!

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home