Kelime Koşusu

Perşembe, Aralık 2

son 30 gün!

bugünden ne çok korktum cebe ilk baktığımda! derin nefesler yılıydı 2004, son yeni-eski sezen di (yeni-eski:yenilenmiş ama özünden kopmamış). şimdi fark ettim ki bitiyor büyü. son "kendim-zamanlarım" bunlar. 2005 bambaşka bir sezen getirecek karşıma biliyorum. aralık ın 31 inde saat 12 yi vurduğunda belki cam ayakkabımı bir yerlerde unutup fare ve balkabaklarıyla ortada kalakalmayacağım, ama bir şekilde br dönem daha kapanıyor olacak hayatımda. zaten şiddetli bir geçiş hali mevcut hali hazırda. hiç alışkın olmadığım, garip bir huzursuzluk var kendini hissettiren. sadece sessizlikte duyuluyor sesi. durduğumda ortaya çıkıyor. sanki gecenin içinde, dünya uykuya daldığında duyduğunuz o garip ses vardır ya. çılgın bir konser sonrası kulağınızın çınlaması gibi. sessiz bir çığlık, sadece odaklanınca ayırdına varılan. işte o ses gibi sadece dikkatli bakınca görebildiğim bir dalgalanma var derinlerde. yine bir şeyleri bırakma zamanı geliyor sanırım ya da yeni bir şeylere başlama. bir hoşnutsuzluk var orada bir yerde ve benliğim yakında büyük bir karar verecek bu hali ortadan kaldırmak için. hep öyle oldu, bu sefer de öyle olacak gibi. ama henüz bana bile söylemiyor ne planladığını. susuyor. sanki etrafta dolanan bir karanlık gölge var. ve sadece hayat durduğunda duyuyorum o korku filmlerindeki fon müziğini. kim, ne, neden, bilemiyorum henüz. tanışamadık daha tam. tam yaklaşırken polyanna giriyor araya. tam moralim bozulup dibe çökmeye başlarken harekete geçiyorum anında. snlik bir ivme kazanıyorum yüzeye çıkan. nasıl oluyor da oluyor bilmiyorum. ama bu karanlık gölge tepelerde gezmemi de engelliyor biraz. hafif bir gerginliğe sebebiyet veriyor sanki. eskiye oranla daha çok öfkelenmeye başladım mesela. gerçi bu haftanın yoğunluğundan kaynaklanıyor bu büyük ihtimal. ruhsal çözümlemelerde baz alınacak bir durum değil gibi. kafamda planlar kuruyorum devamlı çünkü ve aksatan en ufak dış etki sinirlerimi zıplatabiliyor bir anda. çıktığı gibi de iniyor neyse ki de, sırıtmayı özletmiyor fazla :) her neyse. sanırım bu gölgeden tamamen kurtulmanın yolu önce tamamen dibe batmaktan geçiyor sanırım. üstüme çullanması gerekecek galiba savaşabilmem için. şu haliyle hayaletten farksız çünkü. tutsam tutamazsın, atsan atamazsın. resfest, akbank kısa film festivali, blues festivali falan filan. bir tomar etkinlik kaçıyor yine koşarak benden. göremediğim tonla filmi, okuyamadığım sürüyle kitabı saymıyorum hiç! keşke bu fedakarlıklara karşılık elle tutulur bir şeyler yapsaydım, o zaman mazeretim olurdu belki. oysa sadece yalanlarla cevap verebilirim şimdi soranlara. "kolay gelsin" leriniz boşa gidiyor yani :P -son aydayım ve hala 2005 e isim koymadığımı fark ettim. olmadı şimdi..- -kızıl kıvırcığa da not düşeyim, efem "kıyı kahvesi" tabir olarak var olan bir şey değil dedim, telaş etmeyin :) bir de uranüs bizim burca girince dış görünüme bile yansıyanlar değişiklikler olacak, saç renkleri değişecek falan demişlerdi. şimdi fark ettim. sen kızıl, ben kızıl. hatta auris bile bir sarılar attrırıp geldiydi geçen sene. bizim sınıftaki ipek sarılanmış sonra. bilemiyorum yani :P

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home