Kelime Koşusu

Çarşamba, Aralık 15

öğrenmenin sonu yok

son bir haftadır her günüm zor kararlar almakla geçiyor. zorlanmamın karşılığını somut olarak alıyor muyum emin değilim açıkçası. seçimlerim doğru mu, yanlış mı, hiçbir şekilde bilemiyorum zaten. koyverip gidiyorum da diyemeyeceğim. tek bildiğim şey, ilk defa böyle durumlara düşüyor ve bir şekilde içinden çıkmayı başaracak oluşum. diğer tüm soruların önemsiz olduğu, bırakın önümü görmeyi, neyi hedefleyip neye yöneldiğimi bile bilemediğim bir yerdeyim işte. daha önceki yaşantılarımdan elde ettiklerimle bir yere varmam olanaksız, yeni çözümler üreterek ilerleme kaydetmeye çalışmak anlamsız. ama bir şekilde ilerliyorum, daha önce hiç yapmadığım ve hiçbir adımından tam emin olamadığım bir şekilde.
yorgunum. şu hastalık meselesiyle birlikte sene başından beri hiç olmadığım kadar yorgunum. ama bu halimle tezat içinde, hiç olmadığım kadar da güçlüyüm. üstelik eskinin "değişiyorum, büyüyorum" hallerinde de değilim hiç. kendimle gurur duyduğum da pek söylenemez. ki nefret etmediğimi de biliyoruz. ulaşacağım hedeflerin büyülü hayalleriyle kendimi motive ediyor da değilim. hatta somut hiçbir hayalim yok şu an -o pembe, küçük bulutu saymıyorum :) - hiçbir laftan, ilgiden de etkilenmiyorum. sadece gidiyorum, nereye ve niye olduğunu bile bilmeden. ve bir sonraki anda ölecekmiş gibi yaşıyorum. her an elimden akıp gidiyormuş, geriye de hiçbir şey kalmayacakmış gibi. başka bir deyişle, ne ileride hayata geçiririm dediğim projeler kuruyorum kafamda, ne günün birinde gerçek olmasını arzuladığım hayallere tutunuyorum. şu anda, şimdiki halimle, saf oluşumu temel alıyorum. ne kişilere, ne olaylara, ne geleceğe, ne geçmişe güveniyorum. böylece ya anda kaybediyorum, ya anda kazanıyorum. ama hangisi olursa olsun, bir sonraki anda her şeye yeniden başlıyorum. ne bir hafifleme getiriyor, ne de bir dibe çöküşe neden oluyor. ama bir şekilde ayakta tutuyor beni.
yine yapılasılar aksadı bu hafta. planlar, önceden belirlenenler, kesin gözükenler. sanki hayatla bir ego çatışması içindeyim. inatçı keçiler gibi benliğim üzerine bahis oynuyoruz. ben deterministliğim üzerinde direttikçe, o da en güçlü silahlarını çıkarıyor birer birer. kim pes edecek diye mi bekliyoruz, yoksa küçük köpek yavruları gibi eğlence olsun diye mi dalaşıyoruz, bilmiyorum. ne kazanan, ne kaybeden olabiliyoruz, bu kesin. sonu gelmeyen bir iddia gibi. limit hesaplaması sanki. kaybetmeye de, kazanmaya da hiçbir zaman tam yaklaşamıyorum, ama devamlı tetikte ve uyanık olmak zorunda kalıyorum.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home