Kelime Koşusu

Pazar, Kasım 21

alt alta toplamalı

şimdi fark ediyorum ki kendimi bildim bileli özlediğim ne varsa tek tek elime düşmeye başlamış bu sene. kah farkında olmuşum kah göremeyecek kadar meşgulmüşüm. sırrının da hayata tırnaklarını geçirip onu devamlı kanatmamaya çalışmamak olduğunu düşünmeye başladım. düşman aramadığın sürece gelip de kafana balyoz indiren çıkmıyormuş pek ya da yaptıklarının adı/etkisi değişiyormuş. hep istediğim, özlediğim, ait olmayı dilediğimi hayata gidiyorum tam gaz. yeni fikirler, ilginç paylaşımlar, anlık heyecanlar taşabiliyor her yerinden. en ufak bir şeyde birilerine yardım için koşmuyorum sonra, birilerine bir şeyleri şikayet etmeyi varoluş biçimi bellemiyorum eskisi kadar. zamanında kafamı yaranlara bile sevgiyle bakabiliyorum artık. ama bunu yaparken "aman herkes mutlu olsun" kaygıları da gitmiyorum. galiba artık dünya daha az kendi etrafımda dönüyor. çevremdekiler daha "insan" artık. listeler kurmuyorum zihnimde eskisi gibi, mutsuz olduğumda/zorlandığımda tek tek kontrol edip moralimi düzeltmelerini sağladığım. ihtiyacım yok artık onlara, yarın uyanınca güneşin yeniden doğacağını bilmek yetiyor artık. güven var artık içimde, huzur var. "kendimin ve bütünün en büyük hayrına olacak şekilde" rutinleri var. dayank aramaktansa kendimi dayanak haline getirdim sanırım. insanların beni teselli etmeleri yerine ben elleri, kolları olmaya çalışıyorum artık. ama ana bağlansınlar, bensiz yapamasınlar, beni deli gibi sevsinler diye değil. ileri görüşlülük yapmıyorum pek bu konuda artık, ince hesap kitaplara giderek daha az basıyor kafam. sadece anlık tatminler sağlamayı hedefliyorum kendime, bir "işe yarıyorum, ne mutlu!" duygusu armağan ediyorum kendime. somut nedenleri olmazsa insanın yaşamak için ve sınırlı tanımlar yapmazsa hayata dair kafasında, balta girmemiş bir ormanda çıplak ayak gezse bile bazen, akan kanında birkaç damla sevinç bulabiliyormuş, bunu anladım.
gerçi ne büyük kazıklar yedim, ne büyük kayıplar yaşadım bu yaşıma kadar -çok şükür-. tükürdüğümü yalatacak ne anlar gelecek kim bilir başıma? olanlara hiçbir anlam yakıştıramayacağım, yaşamanın hiçbir getirisini bulamadığım anlar olacak belki.. ama umarım o zamanlar da duygularımın şiddeti hafiflediğinde aklıma düşecek yaşamak istediğimi seçebileceğim. umarım o zaman da bugünkü gibi yanlışlarımı/hatalarımı ilerlememi köstekleyecek felaketler olarak değil, bana yeni kapılar açacak fırsatlar olarak göreceğim. umarım sadece başarılar üzerine kurulu bir hayatın düz ve beni geliştirmekten yoksun olduğunu anlayacağım. karşıma daha yüksek engeller çıktıkça, hayat beni kendine muhattap saydıkça sezen yap-bozunu tamamladığımı içime sindireceğim.
belki sadece olduğun gibi yaşamanın bile çok öğretici, kendini kendine yaklaştırıcı olduğunu fark ettim geçen sene. belki sayılarla, istatistiklerle, kişilerle, olaylarla sınırlı değil artık dünya görüşüm. belki de bu yüzden yalnızlık değil artık en büyük korkum, belki bu yüzden daha sağlıklı ilişkilerim, belki bu yüzden daha çok seviyorum.
her ne olduysa iyi ki oldu diyorum yine. ve iyi ki olacak diyorum. çok şükür ki, son kriz sinyallerinin de gözlerinin içine bakıp gülebildim. daha iyisini yapabilirdim, biliyorum. ve salt bunun bile devam etmem için beni güçlü kıldığının farkındayım.
korkular derinlerde bir yerlerde gizli yine. kafalarını çıkarıp duruyorlar olmadık yerlerde. ama artık onların varlıklarını tehdit olarak algılamamayı öğrendim galiba. kanıksadım belki, karşılaştığımızda çığlık attıramıyorlar belki. piçlik yapacaklar illa bir yerlerde, beni ters köşeye yatıracaklar kesin. ama korkularımdan korkmuyorum sanırım artık. her yüzleşmemizde bir adım daha ileri gittiğimi gördüm çünkü, işte bu iki gözümle gördüm.
şimdi içimde derinden sızlayan bir iki yara var işte dert ettiğim -dertsiz olduğumu iddia etmedim ki hiç-. tamamen iyileşebilecekler mi emin değilim. hatta tedavileri olmadığına neredeyse eminim. ama değişimin ne kadar kendiliğinden olduğunu ve arayınca bulunan, yerine koyunca denklemini sağlayan veriler olmadığından artık eminim. o yüzden ne beklemeye odaklıyım, ne de tüm enerjimi onlara harcamaya. parçam olarak görüyorum onları artık. isterlerse bırakırım, kalırlarsa sahiplenirim. çünkü bu ikisinin arasında aslında fark olmadığını anladım.
-iş güç zamanıı!-
-bir küçük ekleme: cici kızıl kıvırcık!-

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home