Kelime Koşusu

Pazar, Eylül 5

"daha yeni yazmıştım oysa ki.."

diye başlayacaktım yazıya. "zört diye siliverdim ne aptalım" diyecektim. "bıdır bıdır koşturmuştum ne güzel, aklıma üşüşenlerin kaosuna kapılıp kaybettim onları bir anda." diye hayıflanıp bir somurtuk surat konduracaktım sonuna. sonra "garip bunlar, olanlar, tesadüf sanılanlar, gerçeğe yamananlar.." şeklinde devamlara gidecektim.
explorer ın köşesindeki o küçük çarpıya bastığımı idrak ettikten sonraki üç saniye içinde kafamda dönenler bunlar. ve şimdi bilgisayarın yavaşlığının tek tük artıları olduğunu fark ediyorum. uzatmadan copy paste diyelim:

"bilenler bilir, fazlasıyla göçebeydim son haftalarda. bir orada bir burada. ben bile iki gün sonra nerede uyayacağımı önceden kestiremiyordum.

bir önceki yazımı yazdığımda ikinci haftasındaydım bu çılgın temponun. bir gece bir yerde, üç gece bir yerde, iki gece başka bir yerde kaldıktan sonra, beş gün aynı evi aynı insanla paylaşmaya kalktığım öğrenci evi modelindeydim. son iki günü pek de ikibaşına geçmedi gerçi, ama olsun "ev arkadaşı" kavramını öğrenmeme yetti. sonraki üç gün iskele-yazlık sularında gezinilip beş gün için farklı bir mekana gidildi tarafımdan. ki son ana dek gidilecek yerin adı değişip durdu. ki bence en idealinde karar kılındı. boğaz manzaralı bir terasıyla ahşap turuncusu bir çatıkatı ve mor bir yatağım :) tam da benim için yaratılmış gibiydi. ev sahiplerinin sağlıklı/dengeli beslenme halleri ve sahilde yürüyüşleri de renklendirdi işi bayağı. mutluydum ve mutluyum.

şimdiki zamana geçerken (bkz. "mutluyum") düşündüm, itiraf edeyim. yerleşik hayatın geçiş kısmı pek kolay olmadı çünkü. benim yokluğumda taşındı eşyalarım ve yığıldı orta yere fütursuzca. beni bekledi her şey oturmak için. ayakta karşılanmak o kadar da iyi değilmiş :( . fiziksel bir koşu halindeyim ve yorgun tabii. ama yarın daha sakin olacak, zihnimde koşturma sırası artık :).

üçüncü gün bugün yatağımda uyuduğum. hala bir tuhaf uyanıyorum sabahları. hala -son üç haftadır alıştığım- o "ben neredeyim ya yine?" halleriyle. yanımdaki değişen suratların soluklarının ritmini dinliyordum miyop gözlerimin seslerle uyumlamaya çalıştığı bulanık bedenlere bakarak ya da -şanslı ve yalnızsam- cam/kapı ne varsa açıp yeni güne temiz bir merhaba çekiyordum oysa. bundan sonrası panjur karanlıklarına uyanmakla geçecek 8 ay boyunca. herkesin gözün/mde büyütmeye çalıştığı, benimse "başlayıp bitecek işte, neresi anormal" dediğim o çılgın maraton başlıyor. hani şu çocukluğun son demlerini zorunlu olarak bıraktığın, "en iyisi siz bu dönemi hepten yok sayın, hem getireceklerinin yanında bu kadar kayıp solda sıfır" diyenlere "haydii yaaa!" diye kafa tutamadığın zamanlar. aslında arada iki puandan ya da 2000 kişiden çok daha fazlasının olduğu "portakalı soydum, başucuma koydum.." seçimleri yaparken, değişken ruh hallerinde belirsiz hayaller için amansızca yarıştığın o kabus dönem. -böylesine süslü betimledikten sonra ekleyeyim: betimlemelerin sonundaki her noktada aklımda şekillenen cümle aynıydı: "başla ve bitir" anlattığım kadar bile karmaşık/ayrıntılı/iç karartıcı bulmuyorum anlayacağın bu "dramı". etiketçi/önyargılı sezen, her şeyi düzeltip köşelerini, çukurlarını belirlemeden geçemeyen insan, kafasına takılan en ufak şey için yaygara koparan kıl kişilik bu kadar uysal davranıyor işte bu konuda. ne bir endişe, ne bir umutsuzluk hali çatlaklardan sızabiliyor içeri. yaptığım başlangıçtan da belli zaten bu belirtilerin aslında köklü bir değişimin parçası olduğu.-

hayata gülmek, hayallerde gezinmek, şarkılarda dansetmek, nefeslerde uçmak -oksijen de kafa yapar evet, ama sandığın kadar değil :P- kolaydı son zamanlarda. buğulu maskeler takıp çıkardım arada. ama durulan yer kontrolleri verimli sonuçlar verdi hep. ve içimde ağustosun partisi daha derinden ve emin adımlarla devam ediyor. köklü değişiklikler, yeni sezen halleri, beni bekleyen bir sürü farklı deneyim kokluyorum havada.

gelsinler, gelsinler. hoş gelsinler!

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home