Kelime Koşusu

Pazartesi, Mayıs 10

Sıkışmışlık

en şiddetli karşı çıktığım varolma hali bu artık. kurallar arasına, seçimle arasına, insanlar arasına, sorumluluklar arasına, koşullar arasına sıkışanlara sataşıyorum var gücümle. harcayacak vaktimiz yok aptal mücadelelerle. anda kalabilmeli zihinler, her şeyiyle orada olabilmeliler ki, hayatlar yaratılsın. koşturan gölgeler değil, parlayan ruhlar zamanı artık. durmak ve zamanla buluşmak, onu dizginlemek yerine, beraber akmak. o kadar da zor değil. o kadar da uçuk değil. hele pembe hiç değil!!

kendimde ne zaman fark etsem bir şeylerin beni boğduğunu, köşeye sıkıştırdığını, yukarı yükseliyorum bedenimden. yukarıdan bir bakış yetiyor aslı görmeye. karmaşık duygu/düşünce fırtınalarının yarattığı toz bulutları az biraz aralanıyor da aslolan ortaya çıkıyor o zaman. değersizler/önemsizler üzerine tutulan yoğun ışıkta yokoluyorlar ve netleşiyor dünya.

yaratıcılık, ucundan köşesinden bir sana aiti bedenlemek, biçime, sese, renge, ruha büründürmek. tam da bu gerek sıkışmışlığı yenmek için. hiç yapamayacağını sandığın, hep hayalini kurduğunu, ama yapmaktan korktuğun bir şeyleri denemek aniden, birdenbire ve bir solukta tüm hayatı içine çekebilmek. kalbinin çarpıntılarını ağzında hissetmeden, damarlarında dolaşan kanın sıcaklığını duyumsamadan gözünü açamıyor insan. hele üst üste gelen balyozlarla dağınıksa zihin, beden bir yerde, beyin kıvrımları başka yerde dolanıp duruyor da, saatlerce yürüyor da, bir yere varamıyor. durmalı, evet. koklamalı, dokunmalı, öpmeli belki. ve sevmeli. o zaman siyah-beyaz nostaljiler renklerine, o zaman yanaklar kızarıyor da varoluşu anlamlanıyor insanın.

denemeli.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home